20 Eylül 2007 Perşembe

Türkiye’nin Avrupa Birliği Ülkeleri İle Dış Ticareti

1980’li yıllarda başlayan dışa açılma politikası ile birlikte Türkiye’nin dış ticaret yapısında önemli değişiklikler olmuştur. 1 Ocak 1996 tarihinde Türkiye ile AB arasında sanayi malları için bir gümrük birliği oluşturulmuştur. Gümrük Birliği ortaklık metinlerinde de ifade bulduğu gibi Avrupa Entegrasyonunun bir aşaması olarak algılanmaktadır (DTM, 2003). Gümrük Birliği’nin Türkiye ekonomisine etkileri değerlendirilirken Türkiye’nin 1971 yılından itibaren sanayi ürünlerini sıfır gümrükle AB ülkelerine ihraç olanağı elde etmesi ve bu olanağın yıllar boyunca yarattığı değişimi de göz ardı etmemek gerekir. Dolayısıyla bu tarihten itibaren, Türkiye’nin ihracatı AB yönünde büyük değişim göstermiştir. Ayrıca, 1996 sonrası yıllarda AB ülkelerine olan ihracatın ve bu ülkelerden yapılan ithalatın arttığı görülmektedir. Türkiye’nin dış ticaretinin %50’den fazlası Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile gerçekleştirmesi nedeniyle Avrupa Birliği Türkiye’nin dış ticaretinde önemli bir yer tutmaktadır. AB dış ticaretin de de Türkiye’nin yeri ve önemi zamanla artmış ve AB ihracatında Türkiye’nin yeri 1995’de 9.sırada iken 2004’de 6.sırada çıkmıştır. Bu nedenle AB ve Türkiye önemli ticari ortaklardır denebilir.
AB–15 ülkeleri ile yapılan analizde incelenen dönem içersinde önemli bir gelişme Gümrük Birliği anlaşmasıdır. 151 imalat sanayi alt ürün grubu verileri ile AB–15 içinde Türkiye’nin Balassa endeks değerlerinin hesaplanması sonucu 53 endüstri saptanmıştır. Bu endüstriler SITC teknolojik yapıya göre sınıflandırıldığında Türkiye’nin 1 hammadde yoğun mallar endüstrisi, 27 emek yoğun mallar endüstrileri, 16 sermaye-yoğun mallar endüstrileri, 9 Zor taklit edilebilir Ar-ge yoğun endüstrilerinin ihracatında uzmanlaştığı belirlenmiştir. Tablo 2’den de görülebileceği gibi Türkiye’nin bu pazarda en fazla emek yoğun endüstrilerinin (STIC 6 ve 8) ihracatında uzmanlaştığı ve yıllar itibariyle de endüstrilerin çoğunun endeks değerlerinin artırdığı görülmüştür. Grafik 1’den de görülebileceği gibi Türkiye ihracatında 1996 yılından sonra AB ülkeleri yönünde büyük sıçramalar gerçekleşmiştir. Türkiye’nin AB’ye ihracatı 1980’de 1.299 milyon dolar ile toplam ihracat içindeki payı % 44,7 iken 1996 yılında 11.556 milyon dolar ile toplam ihracat içindeki payı %51,2 ve 2000 yılında 15.086 milyon dolar ile toplam ihracat içindeki payı %52,5 ve 2005 yılı 38.400 milyon dolar ile toplam ihracat içindeki payı %53,3 olmuştur (TÜİK, 2006).


Emek-yoğun mallar endüstrilerinde 2003 yılı için en yüksek değeri sırasıyla “Kordelalar,etiketler, armalar, tüller vb (SITC 656, BI:4.283)”, “Örme mensucat (SITC 655, BI:3,888)”,”Halılar ve diğer yer kaplamaları (SITC 659, BI=3,756)”, “Giyim eşyası ve iç aksesuarlar (SITC 846, BI:3,506)” ve “Tekstil dışında kalan giyim eşyası (SITC 847, BI: 3,454)” gibi tekstil ve giyim endüstrileri almaktadır. “Özel iplikler ve dokunmamış mensucat (SITC 657) ve “Seramikten sofra ve mutfak eşyası ile diğer ev eşyası (SITC 665) endüstrilerinde ihracatta uzmanlaşmanın/karşılaştırmalı üstünlüğün kaybedildiği görülmektedir.Çıkan sonuca göre Türkiye, her iki AB pazarında da benzer imalat sanayi alt ürün grupları ihracatında uzmanlaşmış olduğu saptanmıştır. Balassa endeksi ile ilgili bazı sorunları burada ortaya koymakta yarar vardır. Barry ve Hannan’ın da ifade ettiği gibi Balassa endeksi ile ilgili sorun dinamik karşılaştırmalı üstünlüğü zayıf tahmin etme gücüdür (Smyth, 2005: 111). Diğer bir deyişle, belli bir dönemde belli bir endüstride Balassa endeksinin yüksek değere sahip olması karşılaştırmalı üstünlüğün devam edeceği anlamına da gelmemektedir. Nitekim tablo 2 ve tablo 3’de de görüldüğü gibi belli dönemlerde bazı sektörlerde endeks değeri artığı ve onu takip eden yılda da azaldığı görülebilmektedir. Ayrıca Balassa endeksi karşılaştırmalı üstünlüğü yaratan nedenleri ortaya koymaktan ziyade sonuçta oluşan uzmanlaşmayı/karşılaştırmalı üstünlüğü ölçmeyi sağlamaktadır. Yine de yapılan tüm eleştirilere rağmen Balassa endeksi ihracatta uzmanlaşmayı ve karşılaştırmalı üstünlüğü ölçmede önemli bir analiz aracı olmaktadır (Laursen, 1998). Türkiye’nin Avrupa Birliği içinde ihracatta uzmanlaşması incelendiğinde imalat sanayinin özellikle emek yoğun ve fazla teknolojik yatırım gerektirmeyen ürünlerin ihracatında daha fazla uzmanlaştığı görülmektedir. İncelen 13 yıllık dönemde (1996-2003) tekstil, giyim ve aksesuarlar gibi Türkiye’nin geleneksel sanayi ürünlerinin ve metal eşyalar ve demir çelik gibi katma değeri düşük olan imalat sanayi ürünlerinin bulunduğu endüstrilerde (SITC 6 ve 8) karşılaştırmalı üstünlüğünün devam ettiği görülmektedir. Bu durum geleneksel dış ticaret teorisi ile uyum göstermektedir Bu sonuca göre Gümrük Birliği’nin Türkiye imalat sanayi ihracatının uzmanlaşmasında önemli bir etkisi olmadığı söylenebilir.

Son yıllarda Türkiye dış ticaretinde önemli gelişmeler sağlanmış olmasına rağmen ihracattaki uzmanlaşmanın göreli olarak emek yoğun geleneksel ürünlere dayalı yapısı devam etmektedir. Türkiye’nin karşılaştırmalı üstünlüğünü devam ettirmesi ve/veya teknoloji yoğun ürünlere kaydırabilmesi için AB pazarında ürün farklılaştırması temelinde katma değeri yüksek Ar-ge yoğun endüstrilere yönelmesi gerekmektedir. Uluslararası uzmanlaşmayı belirleyen güçlerin başında artık teknoloji gelmektedir. Bu nedenle karşılaştırmalı üstünlüğün kaynağı Ar-ge yatırımları ve yenilikler olmaktadır.Türkiye’nin yeni teknolojileri ve yenilikleri özümseyecek ve adapte edecek sanayi yapısını oluşturacak bütünleşik bir sanayi, teknoloji ve dış ticaret politikalarına gereksinimi vardır. Böylelikle Türkiye’nin ihracatta uzmanlaşmasını teknoloji yoğun ürünler lehine geliştirmesi mümkün olabilecektir.

Kaynak

Doç. Dr. Ayten Ayşen KAYA Ege Üniversitesi İİBF aysen.kaya@ege.edu.tr


Hiç yorum yok: