20 Eylül 2007 Perşembe

Türkiye’nin Avrupa Birliği Ülkeleri İle Dış Ticareti

1980’li yıllarda başlayan dışa açılma politikası ile birlikte Türkiye’nin dış ticaret yapısında önemli değişiklikler olmuştur. 1 Ocak 1996 tarihinde Türkiye ile AB arasında sanayi malları için bir gümrük birliği oluşturulmuştur. Gümrük Birliği ortaklık metinlerinde de ifade bulduğu gibi Avrupa Entegrasyonunun bir aşaması olarak algılanmaktadır (DTM, 2003). Gümrük Birliği’nin Türkiye ekonomisine etkileri değerlendirilirken Türkiye’nin 1971 yılından itibaren sanayi ürünlerini sıfır gümrükle AB ülkelerine ihraç olanağı elde etmesi ve bu olanağın yıllar boyunca yarattığı değişimi de göz ardı etmemek gerekir. Dolayısıyla bu tarihten itibaren, Türkiye’nin ihracatı AB yönünde büyük değişim göstermiştir. Ayrıca, 1996 sonrası yıllarda AB ülkelerine olan ihracatın ve bu ülkelerden yapılan ithalatın arttığı görülmektedir. Türkiye’nin dış ticaretinin %50’den fazlası Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile gerçekleştirmesi nedeniyle Avrupa Birliği Türkiye’nin dış ticaretinde önemli bir yer tutmaktadır. AB dış ticaretin de de Türkiye’nin yeri ve önemi zamanla artmış ve AB ihracatında Türkiye’nin yeri 1995’de 9.sırada iken 2004’de 6.sırada çıkmıştır. Bu nedenle AB ve Türkiye önemli ticari ortaklardır denebilir.
AB–15 ülkeleri ile yapılan analizde incelenen dönem içersinde önemli bir gelişme Gümrük Birliği anlaşmasıdır. 151 imalat sanayi alt ürün grubu verileri ile AB–15 içinde Türkiye’nin Balassa endeks değerlerinin hesaplanması sonucu 53 endüstri saptanmıştır. Bu endüstriler SITC teknolojik yapıya göre sınıflandırıldığında Türkiye’nin 1 hammadde yoğun mallar endüstrisi, 27 emek yoğun mallar endüstrileri, 16 sermaye-yoğun mallar endüstrileri, 9 Zor taklit edilebilir Ar-ge yoğun endüstrilerinin ihracatında uzmanlaştığı belirlenmiştir. Tablo 2’den de görülebileceği gibi Türkiye’nin bu pazarda en fazla emek yoğun endüstrilerinin (STIC 6 ve 8) ihracatında uzmanlaştığı ve yıllar itibariyle de endüstrilerin çoğunun endeks değerlerinin artırdığı görülmüştür. Grafik 1’den de görülebileceği gibi Türkiye ihracatında 1996 yılından sonra AB ülkeleri yönünde büyük sıçramalar gerçekleşmiştir. Türkiye’nin AB’ye ihracatı 1980’de 1.299 milyon dolar ile toplam ihracat içindeki payı % 44,7 iken 1996 yılında 11.556 milyon dolar ile toplam ihracat içindeki payı %51,2 ve 2000 yılında 15.086 milyon dolar ile toplam ihracat içindeki payı %52,5 ve 2005 yılı 38.400 milyon dolar ile toplam ihracat içindeki payı %53,3 olmuştur (TÜİK, 2006).


Emek-yoğun mallar endüstrilerinde 2003 yılı için en yüksek değeri sırasıyla “Kordelalar,etiketler, armalar, tüller vb (SITC 656, BI:4.283)”, “Örme mensucat (SITC 655, BI:3,888)”,”Halılar ve diğer yer kaplamaları (SITC 659, BI=3,756)”, “Giyim eşyası ve iç aksesuarlar (SITC 846, BI:3,506)” ve “Tekstil dışında kalan giyim eşyası (SITC 847, BI: 3,454)” gibi tekstil ve giyim endüstrileri almaktadır. “Özel iplikler ve dokunmamış mensucat (SITC 657) ve “Seramikten sofra ve mutfak eşyası ile diğer ev eşyası (SITC 665) endüstrilerinde ihracatta uzmanlaşmanın/karşılaştırmalı üstünlüğün kaybedildiği görülmektedir.Çıkan sonuca göre Türkiye, her iki AB pazarında da benzer imalat sanayi alt ürün grupları ihracatında uzmanlaşmış olduğu saptanmıştır. Balassa endeksi ile ilgili bazı sorunları burada ortaya koymakta yarar vardır. Barry ve Hannan’ın da ifade ettiği gibi Balassa endeksi ile ilgili sorun dinamik karşılaştırmalı üstünlüğü zayıf tahmin etme gücüdür (Smyth, 2005: 111). Diğer bir deyişle, belli bir dönemde belli bir endüstride Balassa endeksinin yüksek değere sahip olması karşılaştırmalı üstünlüğün devam edeceği anlamına da gelmemektedir. Nitekim tablo 2 ve tablo 3’de de görüldüğü gibi belli dönemlerde bazı sektörlerde endeks değeri artığı ve onu takip eden yılda da azaldığı görülebilmektedir. Ayrıca Balassa endeksi karşılaştırmalı üstünlüğü yaratan nedenleri ortaya koymaktan ziyade sonuçta oluşan uzmanlaşmayı/karşılaştırmalı üstünlüğü ölçmeyi sağlamaktadır. Yine de yapılan tüm eleştirilere rağmen Balassa endeksi ihracatta uzmanlaşmayı ve karşılaştırmalı üstünlüğü ölçmede önemli bir analiz aracı olmaktadır (Laursen, 1998). Türkiye’nin Avrupa Birliği içinde ihracatta uzmanlaşması incelendiğinde imalat sanayinin özellikle emek yoğun ve fazla teknolojik yatırım gerektirmeyen ürünlerin ihracatında daha fazla uzmanlaştığı görülmektedir. İncelen 13 yıllık dönemde (1996-2003) tekstil, giyim ve aksesuarlar gibi Türkiye’nin geleneksel sanayi ürünlerinin ve metal eşyalar ve demir çelik gibi katma değeri düşük olan imalat sanayi ürünlerinin bulunduğu endüstrilerde (SITC 6 ve 8) karşılaştırmalı üstünlüğünün devam ettiği görülmektedir. Bu durum geleneksel dış ticaret teorisi ile uyum göstermektedir Bu sonuca göre Gümrük Birliği’nin Türkiye imalat sanayi ihracatının uzmanlaşmasında önemli bir etkisi olmadığı söylenebilir.

Son yıllarda Türkiye dış ticaretinde önemli gelişmeler sağlanmış olmasına rağmen ihracattaki uzmanlaşmanın göreli olarak emek yoğun geleneksel ürünlere dayalı yapısı devam etmektedir. Türkiye’nin karşılaştırmalı üstünlüğünü devam ettirmesi ve/veya teknoloji yoğun ürünlere kaydırabilmesi için AB pazarında ürün farklılaştırması temelinde katma değeri yüksek Ar-ge yoğun endüstrilere yönelmesi gerekmektedir. Uluslararası uzmanlaşmayı belirleyen güçlerin başında artık teknoloji gelmektedir. Bu nedenle karşılaştırmalı üstünlüğün kaynağı Ar-ge yatırımları ve yenilikler olmaktadır.Türkiye’nin yeni teknolojileri ve yenilikleri özümseyecek ve adapte edecek sanayi yapısını oluşturacak bütünleşik bir sanayi, teknoloji ve dış ticaret politikalarına gereksinimi vardır. Böylelikle Türkiye’nin ihracatta uzmanlaşmasını teknoloji yoğun ürünler lehine geliştirmesi mümkün olabilecektir.

Kaynak

Doç. Dr. Ayten Ayşen KAYA Ege Üniversitesi İİBF aysen.kaya@ege.edu.tr


Konfeksiyon Yan Sanayinde Üretim Uygulamaları, Sorunları

Türkiye' nin ihracat içinde tekstil ve konfeksiyon sanayinin payı oldukça yüksektir. Tekstil ve konfeksiyon ihracatı , son yıllarda Uzakdoğu da meydana gelen ekonomik krizi izleyen Rusya ekonomisinin çökmesi ve Çin in dünya pazarlarına girmesiyle bir duraklama dönemine girmiştir. Bu duraklama 1995 yılından itibaren önemli ölçüde asılmış ve 1994 yılında 6.5 milyar dolar olan ihracat 2000 yılında 9.8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türk tekstil ve konfeksiyon sanayii GSMH nın yaklaşık yüzde 11-12 arasında oldukça önemli bir bölümünü yaratmaktadır. Toplam sanayi üretiminin yaklaşık yüzde 10 unu üretmekte ve toplam iş gücünün 2 milyonunu, dolaylı olarak da 6 milyonunu istihdam etmektedir (Atılgan, 2001, s.17)Hammadde ve girdi tedariki, gerek üretilen ürün ve hizmetlerin kalitesi, gerekse maliyet ve satış fiyatlarının oluşumu açısından her türlü işletme için önem taşımaktadır. Ancak küçük ve orta büyüklükteki işletmeler girdilerin tedarikinde büyük sorunlar ile karşılaşmaktadır. Bu sorunlardan en önemlisi, bu tür işletmelerin finanssal güçlerinin yetersiz olmasıdır. Bu nedenle, zamanında yeterli girdileri sağlamak, stok yapmak olanağına sahip değildirler. Diğer bir sorun, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin girdileri peşin veya büyük vade farklar ile satın alıp, ürettikleri ürün ve hizmetleri vadeli satmak zorunda kalmalarıdır (Olalı , vd., 1993,83).

Satın alma kararlarının kalitesi işletmenin pazarda başarılı olmasını etkileyen önemli bir faktördür. Kaliteli satın alma kararlar işletmelerin maliyetlerini düşürmekte ve karlarını arttırabilmektedir. Satın alma, doğru kalitedeki hammadde, malzeme ve yarı mamullerin en uygun zamanda en doğru miktarda ve en iyi fiyattan satın alınma sürecidir (Siropolis, 1982, 463).İşletmelerde üretim sürecine giren girdilerin tamam tedarikçilerden sağlanmaz. Üretim bölümleri hammadde, yardımcı malzeme, yarı tamamlanmış mamuller vb. girdileri tedarikçilerden daha düşük maliyetle, daha yüksek kalitede ve daha hızlı biçimde sağlayabilirler. Diğer yandan, tedarikçiler baz girdilerin üretiminde uzmanlaşabildiklerinden bu girdiler tedarikçilerden daha kaliteli ve hızlı bir biçimde ve daha ucuza sağlanabilirler (Gathier, 1996, 572). 1980lerde başlayan ve 1990 larda hız kazanan taşeronlaştırma (outsourcing) uygulamalar , işletmelerde maliyetleri azaltmak, rekabet edilebilirliği arttırmak, esneklik kazanmak ve zamandan kazanmak amacıyla yerine getirilmektedir (Düren, 2000, 78, 79). Bu yöntem fason imalat ve yedek parça üretiminde rahatlıkla uygulanmaktadır.
İşletmeler girdilerini satın alırken öncelikle fiyat faktörüne ağırlık verirken,günümüzde birden fazla faktörü göz önüne almaktadır. Bu faktörler, fiyat, kalite, teslim zaman , hizmet, ödeme koşullar , vd. olabilmektedir.
Sonuç olarak, işletmelerde, özellikle KOBİ lerde birtakım üretim sorunları ile karşılaşılmaktadır. Öncelikle, üretilen ürünün kalitesinin düşük olması ya da belirlenen spesikasyonlara uygun olmaması en önemli sorun olarak görülmektedir. Günümüzde tüketicilerin gereksinimlerinin artması yanında teknolojinin hızla ilerlemesi ve rekabetin oldukça yoğunlaşması biçiminde ifade edilen küreselleşme olgusu karşısında KOBİ’lerin kullandıklar makine, teçhizat ve ekipman oldukça eski teknolojilere dayanmaktadır.KOBİ’ler teknolojik yenilikleri izleyememekte ve yeterli ar-ge faaliyetlerinde bulunamamaktadırlar.KOBİ’ler teknolojik yenilikler ile birlikte, yeni üretim sistemlerini uygulayamamakta, böylece küçük siparişleri istenen zamanda teslim edememektedirler. KOBİ ler maliyetlerini düşürebilmek için çoğu zaman kalifiye olmayan eleman çalıştırmakta ve çalışanların bilgi ve becerilerini geliştirmek amacıyla eğitim çalışmalarını yeterince yerine getirememektedirler.

Kaynak
YÖNETİM VE EKONOMİ Yıl:2001 Cilt:8 Say :2 Celal Bayar Üniversitesi . .B.F. MANİSA
Yard. Doç. Dr. M. Haluk KÖKSAL

Gümrük Birliği Sonrası Türkiye’nin Batı Avrupa’ya Olan İhracatının Sektörel Analizi

Gümrük Birliği (GB), tarafların birbirlerine uyguladıkları vergileri ile eş etkili vergileri, karşılıklı ticaretin önündeki tüm engel ve kısıtlamaları kaldırmaları ve üçüncü ülke mallarına ortak gümrük vergisi uygulamaları anlamına gelmektedir. 1963’te imzalanan Ankara Anlaşması ile Türkiye-Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkinin, “Hazırlık-Geçiş ve Son Dönem” olmak üzere üç dönemde gelişmesi öngörülmüştür. Üçüncü dönem, Avrupa Topluluğu-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin 1/95 sayılı kararı olan Gümrük Birliği ile başlamıştır. Ancak Gümrük Birliği, sadece sanayi malları ve işlenmiş tarım ürünleri ile ilgili ticareti kapsarken, mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu tarım ve hizmetleri kapsam dışı bırakmıştır.
Ayrıca 2001 yılı sonuna kadar Türkiye’nin AB’nin üçüncü ülkelerle (EFTA, İsrail, Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Fas) yaptığı tercihli ticaret anlaşmalarını da kabul etmesi öngörülmüştür. Gümrük Birliği Türkiye için AB’ye tam üyelik açısından önemli bir adım olarak görülmüştür.Türkiye’nin ihracatının sektörel anlamda detaylı olarak yapısal değişimini inceleyen çalışma sayısı sınırlıdır. Yükseler ve Türkan (2006) çalışmalarında tarım, madencilik ve imalat sanayi ürünleri ihracatı sınıflaması altında, Türkiye ihracatının sektörel analizini yapmışlardır. 1996’dan 2005’e toplam ihracat içinde tarım ürünlerinin payı azalırken, imalat sanayi ürünlerinin payı artış göstermiştir.

İmalat sanayi içinde yatırım ve ara malı üreten sektörlerin payında artış olurken (özellikle elektrikli-elektriksiz makine ve cihazlar, motorlu kara taşıtları, haberleşme cihazları-radyo ve

TV), tüketim malları üreten sektörlerin (giyim eşyası, tekstil ürünleri ve gıda-içecek ürünleri) payında gerileme meydana gelmiştir.

Utkulu ve Seymen (2004) çalışmalarında, 1990-2003 dönemini ele alarak, Türkiye’nin “giysi ve giysi aksesuarları” ile “sebze ve meyve” sektörlerinde en fazla rekabet gücüne sahip olduğu, ancak zaman içinde bu sektörlerin de rekabet güçlerinin azaldığını belirtmektedirler. İlk sektör, dünya piyasalarında rekabet gücünü artırırken GB nedeniyle AB piyasasındaki rekabet gücünü kaybetmektedir. “Sebze ve meyve” sektöründe ise GB’den ziyade sanayileşme politikaları nedeniyle hem dünyada hem de AB piyasalarında rekabet gücü azalmaktadır.
Lall (2000) çalışmasında, Gümrük Birliği sonrası Türkiye’nin özellikle imalat sanayi ihracatının yapısındaki çeşitliliğe ve artışa dikkat çekmektedir. Ancak nispeten yüksek ücretleri ve düşük teknolojiye dayalı ürünleri yanında AB’nin de yakında diğer üçüncü ülkelere karşı ticaret engellerini kısmen ya da tamamen kaldırması sonucu, Türkiye AB içindeki rekabetçi gücünü kaybedecektir. Düşük teknolojiye dayalı ürünlerde (tekstil, giyim, ayakkabı, diğer deri ürünleri,oyuncak, basit metal ve plastik ürünler, mobilya ve cam eşya) rekabet daha çok fiyattan kaynaklanmaktadır. 1996 yılı itibariyle Türkiye’nin imalat sanayi ihracatının %64’ü düşük teknoloji, %18’i kaynağa dayalı, %12.8’i orta teknoloji ve %5.7’si yüksek teknolojiye dayalı ürünlerden oluşmaktadır. 1996’da imalat sanayinin ihracatında ileri teknoloji ürünlerin payı Singapur’da %65.4, Malezya’da %60.4, Tayvan’da ise %41 iken Çin’de %21’dir (Lall, 2000;15).Türkiye’nin ihracat yapısı teknolojik olarak zayıf olduğu kadar durağandır. 1985’den 1996’ya teknolojik yapı çok değişmemiştir. Türkiye’nin ihracatının yapısında ciddi problem vardır ve küreselleşen dünyada rekabetçi gücünü kaybedecektir.

ANALİZ SONUÇLARI

  • Piyasa Payı (MS) :MiTR/Mi (Türkiye’den Batı Avrupa’ya yapılan i. Malın ihracatı/Batı Avrupa’da i. malın toplam ithalatı)
  • İhracat Yüzdesi (PE): MiTr/MTR (Türkiye’den Batı Avrupa’ya i. Malın ihracatı/Türkiye’den Batı Avrupa’ya toplam ihracat)
  • Karşılaştırmalı Üstünlük (SP) : (MiTR/Mi)/(MTR/M) ( i. mal için Türkiye’nin AB’deki piyasa payı/Türkiye’nin toplam piyasa payı)
  • İthalat Yüzdesi (PI) : Mi/M (Batı Avrupa’da i. Malın ithalatı/Batı Avrupapiyasasında toplam ithalat)


Türkiye’nin ihracatı açısından önemli bir piyasa olan Avrupa piyasasında tekstil, giyim ve deri ürünlerinde Türkiye Çin’in rekabeti ile karşı karşıyadır.Tekstilden diğer hazır eşya ve takımlar (SITC 658) grubunda Türkiye’nin göstergeleri olumludur ve Çin’den sonra Batı Avrupa piyasasına ihracat yapan ikinci ülkedir.


Düşen alt sektörler arasında ilk sırayı “mendil, şal, kravat, papyon, boyunbağı, eldiven, çorap vb. aksesuar” (SITC 847) mal grubu almaktadır. Bu sektörün Türkiye ihracatı içindeki ve Avrupa piyasasındaki payı artmış olmasına rağmen uzmanlaşma derecesi ve Avrupa’nın bu mala yönelik ithalat oranı düşmüştür. Batı Avrupa piyasasında bu ürün grubunda ihracat yapan ilk üç ülke, İtalya, Çin ve Türkiye’dir. İkinci sırada bulunan 845 kodlu alt sektörün ihracatımız içindeki payı ve uzmanlaşma derecesi bakımından ciddi düşüş yaşanmıştır. Bu sektörde Batı Avrupa’ya ihracat yapan ilk üç ülke 1995-2002 döneminde Çin, İtalya ve Türkiye şeklindedir. İhracatımız içinde önemli bir paya sahip olan ve düşen sektörler arasında yer alan 843 kodlu mal grubunun Avrupa ithalatı içindeki payı düşmüştür. Bu alt sektörde Avrupa piyasasına ihracat yapan ilk üç ülke sırasıyla, Çin, Türkiye ve İtalya’dır.

Gümrük Birliği sonrası dönemi yansıtan 1996-2002 döneminde Türkiye’nin Batı Avrupa’ya yaptığı ihracat içinde ilk sırayı alan ürün gruplarının sıralaması değişmekle birlikte yapısal bir değişme gözlenmemektedir. Bu dönemde yükselen ilk üç alt sektör, “örme iç giyim eşyası” (SITC 846), “tekstilden diğer hazır eşya ve takımlar” (SITC 658) ve “televizyon alıcıları” (SITC 761)’dır. Bu alt sektörlerin Batı Avrupa’ya olan ihracatları, piyasa payları ve uzmanlaşma dereceleri (SITC 846 hariç) artmıştır. Bu artışta Batı Avrupa’nın toplam ithalatı içinde bu mal gruplarının payının artması etkili olmuştur. Diğer yandan Türkiye’nin ihracatı içinde düşen ilk üç alt sektör, “mendil, şal, kravat, papyon, boyunbağı, eldiven, çorap vb. aksesuar” (SITC 847), “örme giyim eşyası” (SITC 845) ve “kireç, çimento ve imal edilmemiş diğer inşaat malzemeleri” (SITC 661)’dir. Batı Avrupa’nın toplam ithalatı içinde, bu mal gruplarının payları düşme göstermiştir. Gümrük Birliği öncesi döneme göre, 1996-2002 döneminde Batı Avrupa’ya yapılan ihracat içinde dinamik malların payı düşerken, piyasa payı kayıpları ve durağan mallar yüzdesinde artış gözlenmektedir. Çin, Türkiye’nin Batı Avrupa’ya ihraç ettiği önemli ürünlerde rakip bir ülkedir. Son yıllarda Çin’in artan iç piyasası ve uygun üretim imkanları nedeniyle Çin ve Avrupa arasındaki ekonomik bağlantıda artış görülmekte ve Avrupalı müteşebbisler faaliyetlerini Çin’e doğru geliştirmektedirler. Çin, dünyada yabancı sermayenin en fazla rağbet ettiği önemli imalat sanayi merkezlerinden biri haline gelmektedir. Çin, teknoloji ve bilgi transferinde en önemli mekanizma olan yabancı sermayeyi çekmede çok başarılı olmuştur ve bu nedenle son yıllarda ekonomik gelişmede çok iyi performans göstermektedir. 1995’e kadar kaynak-yoğun, düşük teknoloji ve emek yoğun ürünler önemli ihraç ürünleri iken, 1990’lı yılların ortasından sonra Çin’in ihraç malları yapısı önemli derecede değişmiş, orta-teknoloji ve daha fazla sermaye yoğun ürünlerin ihracat içindeki payları artış göstermiştir ((European commission, 2004: 239-249) Gümrük Birliği sonrası Türkiye’ye önemli ölçüde yabancı sermaye girmesi beklenmiştir. Ancak Türkiye’deki politik ve ekonomik istikrarsızlık, bürokrasi, yolsuzluk ve eksik rekabet gibi nedenlerle bu gerçekleşmemiştir.

Türkiye, AB’nin üçüncü ülkelere uyguladığı engelleri kısmen ya da tamamen kaldırması ile birlikte GB’nin serbest giriş avantajını kısa sürede kaybedecektir. Dolayısıyla da ihracatın ekonomik büyümedeki itici gücü azalacaktır. Türkiye’ye kıyasla düşük ücretlere sahip Asya ve Doğu Avrupa ülkeleri karşısında tekstildeki avantajını kaybetmesi söz konusudur. Diğer taraftan, GSMH, istihdam ve ihracatımız içinde önemli bir yer işgal eden tarım sektörü, GB sonrası dönemde durağan hale gelmiştir. Gerek sanayide gerekse tarım sektöründe rekabetin ve dinamizmin azalması, büyümeyi olumsuz etkilerken dışa bağımlılığı da artırmaktadır. Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak çok ciddi stratejik planlara ve politikalara acil ihtiyacı bulunmaktadır. Bu stratejik hedefler doğrultusunda araştırma ve geliştirmeye ayrılacak payların artırılması, kalifiye işgücünün yetişmesi, bürokrasinin azaltılması, sanayi-üniversite işbirliğinin ve katma değeri yüksek ürünlerin ihracatının artırılması ve çeşitlendirilmesi gerekmektedir.

Kaynak
Ege Akademik Bakış 7(1) 2007: 239–250 Doç.Dr. Emine BİLGİLİ, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, ebilgili@erciyes.edu.tr


19 Eylül 2007 Çarşamba

Zamak Alaşımı

Kimyasal Kompozisyonu
Alaşım
Mg
Al
Cu
Fe
Sn
Pb
Ni
Zamak -2 0,035-0,06 3,8-4,2 2,7-3,3 0,02 max. 0,001 max. 0,003 max. 0,001 max.
Zamak -3 0,035-0,06 3,8-4,2 0,03 max 0,02 max. 0,001 max. 0,003 max. 0,001 max.
Zamak -5 0,035-0,06 3,8-4,2 0,7-1,1 0,02 max. 0,001 max. 0,003 max. 0,001 max.
Zamak -7 0,01-0,02 3,9-4,3 0,01-0,1 0,075 max. 0,001 max. 0,002 max. 0,005-0,02
Zamak -8 0,02-0,03 8,2-8,8 0,9-1,3 0,035 max. 0,002 max. 0,005 max. 0,001 max.
Fiziksel Özellikleri
Yoğunluk (gr/cm3)
Erime Noktası C°
Katılaşma Noktası C°
Elektrik İletkenliği 20 C°
Çekme Mukavemeti St.Kg/cm3
Brinel Sertlik
Kesme Mukavemeti Kg/cm2
6,64 386,6 380,6 15,7.104 288 82 2180
6,67 386,1 380,4 15,3.104 344 91 2680

Zamak Kullanım Alanları

Pres döküm alaşımları endüstrinin hemen hemen her yerinde kullanılmaktadır. Otomotiv endüstrisi başta olmak üzere, ev eşyaları endüstrisi, hırdavat, büro makineleri, fotoğraf ve sinema makineleri, ziraat ve madencilikte kullanılan aletler, elektronik cihazlarda, spor malzemeleri, oyuncaklar, askeri malzemeler, hazır giyim sanayiinde, düğme ve fermuar yapımında, otomobil radyatörleri, radyo ızgaraları, karbüratör, yakıt pompası, madeni kapı kolları, çamaşır makinası ve buzdolabı parçaları, radyo şasisi, aydınlatma ekipmanları, mikrofon, motor muhafazası, elektrikli mutfak aletleri, banyo boru bağlantıları, asma ve yale kapı kilitleri, karayolu markalama ve emniyet işaretleri, LPG parçaları, telefon gövdesi...

Çinko alaşımları çok yönlü bir mühendislik malzemesidir. Başka hiçbir alaşım sistemi; güç kombinasyonu, sertlik, sağlamlık, mukavemet performansı ve ekonomik döküme elverişlilik gibi özellikleri sağlayamaz. Sıralayabileceğimiz diğer bir özellik ise parça maliyetini düşürmesidir. Çinko alaşımlarının genel özellikleri ve bundan kaynaklanan avantajları ise burda sıralanmıştır:

  • Uzun yaşam süresi
  • Düşük enerji maliyeti
  • Makinede kolay işlenebilme
  • İnce kaplama özelliği
  • Kolay tamamlanma
  • Kıvılcım önleyicilik
  • Sağlamlık
  • Sertlik
  • Sağlamlık ve yumuşaklık
  • Hassaslık toleransı
  • İşleyiş esnekliği

Basınçlı Döküm Yöntemi ( Enjeksiyon Döküm)

Alüminyum, kalay, kurşun, bakır, çinko gibi hafif alaşımların kaliteli, hassas aynı zamanda seri bir şekilde üretebilmek için basınçlı döküm yöntemi tercih edilmektedir. Basınçlı pres dökümde; üretilecek malzemenin alaşımı, mekanik özellikleri göz önüne alınarak parçanın kalıplanması sıcak ve soğuk kamaralı olarak iki yöntem ile yapılmaktadır. Üretilecek malzemenin cinsine göre seçilecek yöntemin belirlenmesinde aynı zamanda üretimin istenilen kalitede ve hassasiyette yapılabilmesi için kalıp yapımında kullanılan kalıp malzemelerinin, parçanın çıkarılmasında kullanılan iticilerin, kalıplanan malzemenin soğutulması için kullanılan soğutma kanallarının, kalıp içerisindeki havanın tahliyesi için gerekli olan havalandırma kanallarının, dağıtıcıların seçimi için gerekli olan etmenler açıklanmıştır.

Basınçlı Döküm; düşük sıcaklıkta ergime ve metal kalıplar içerisinde kalıplanabilme özelliği olup da demir ve çelik olmayan metal ve metal alaşımlarının yüksek basınç altında biçimlendirilmesine "Basınçlı Döküm " denilmektedir.
Basınçlı dökümle bisiklet parçaları, çatal bıçak takımları, saatler, klimalar, kül tablaları, el aletleri, motorlar, kilitler, makaralar, valfler, traktör parçaları, tren parçaları, elektrik aletleri, dürbünler, hava freni donanımı, savaş gereçleri, roket parçaları v.b. gibi yapımı özen gerektiren önemli parçalar üretilebilmektedir.

Basınçlı Döküm Yöntemleri ve Makinaları

Basınçlı döküm makinasının fonksiyonu kalıbın iki parçasının tam ekseninde ve sağlam olarak tutmak, yeterli miktarda erimiş madeni kalıba basınç altında göndermek ve kalıbın iki parçasını açıp kapatarak dökülmüş parçanın kalıptan çıkarılmasını sağlamaktadır. Kalıp, içine dökülecek parça oyulmuş, maça itici ve benzeri parçalar eklenmiş, basınçlı döküm makinası tablalarına aynı eksende monte edilmiş iki çelik bloktan meydana gelir.

Basınçlı döküm makinaları, metal basma sisteminin farklı oluşuna göre " sıcak kamaralı" ve "soğuk kamaralı " makinalar olarak başlıca iki ana guruba ayrılır. Basınçlı döküm makinası seçimi dökülecek malzemenin özeliklerine ve yapısına göre seçilmektedir.

1- Sıcak Kamaralı Döküm Yöntemi;

Sıcak kamaralı basınçlı döküm makinalarında ergime sıcaklığı 327°C olan kurşun, 420°C olan çinko, 232 °C olan kalay gibi ergime sıcaklıkları düşük olan malzemelerin kalıplanmasında kullanılır. Bu yöntemle çok küçük ve hassas, hepsi aynı özelliğe sahip parçalar seri halde dökülebilir. Sıcak kamarası döküm yöntemi ile üretim sonucunda ±0, 05 mm hassasiyet elde edilebilir.Üretim sırasında 10-80 atmosfer basınçla çalışıldığından üretilmiş parçaların üzerinden ikinci bir suretle talaş kaldırılmasına gerek duyulmaz. Sıcak kamaralı döküm yönteminde kullanılan makinalar çalışma sistemlerine göre ikiye ayrılmaktadır.

a-) Pistonlu makinalar sıcak kamaralı makinalar;

Fırın içerisine pik bir pota yerleştirilir. Bu potaya monte edilen silindir ergimiş alaşımın içine gömülür. Silindir içindeki piston bir levye ve eksantrik mekanizma ile yatay yönde çalıştırılır. Ergimiş metal bir delikten geçerek yer çekimi etkisi silindiri doldurur. Çalıştırma levyesi çekildiğinde piston kolu pim çevresinde dönerek pistonu silindir içinde hareket ettirir. Pistonun ileri hareketi önce silindirde metal giriş deliğini kapatır, sonra da silindirdeki metali kalıba basar.

Bu sistem ile yaklaşık olarak 20 kg/cm²'yi aşan basınçlara erişmek mümkün olabilmektedir. Ayrıca sıvı metal en kısa sürede ve en az ısı kaybı ile enjekte edilebilmektedir.

b-) Basınçlı hava ile çalışan sıcak kamaralı makinalar;

Makina görünüş itibari ile kaz boynunu andırdığı için kaz boynu tipide denilebilir. Hareket kolunun yardımı ile hareket koluna bağlı bulunan kaz boynunun sıvı metal içerisine daldırılması sağlanır. Sıvı metal içerisine daldırılan kaz boynu içerisine doldurma kanalından ergitilmiş metal dolar daha sonra hareket kolu yardımıyla kaz boynu sıvı metali kalıba basacak şekilde kilitlenir sonra sıvı metal, kaz boynundan kalıba yüksek basınçlı bir hava ile doldurulur. Bu tip makinalarda kalıba sıvı metalin doldurma işlemi yaklaşık 35 kg/cm² basıncındaki hava ile gerçekleşmektedir. Burada depo içindeki sıvı metal ergime noktasının oldukça üstünde bir sıcaklıkta tutulur.

2-Soğuk Kamaralı Döküm Yöntemi;

Soğuk kamaralı döküm yönteminde ergime sıcaklığı 665 °C olan alüminyum, 649 °C olan magnezyum, 1083 °C olan bakır gibi ergime sıcaklıkları yüksek olan malzemelerin kalıplanmasında kullanılmaktadır.

Bu presin en büyük avantajı eritilmiş olan metalın silindir- piston ünitesini etkilememesidir. Çünkü metal ayrı bir fırın içerisinde eritilerek kalıp içerisine basılmaktadır. Soğuk kamaralı döküm makinaları, çalışma konumlarına göre iki çeşittir.

a-) Yatay soğuk kamaralı döküm makinası;

Yatay konumlu soğuk kamaralı makinalarda enjeksiyon sistemini oluşturan silindir, piston ünitesi yatay düzleme paralel olarak yerleştirilmiştir. Silindir-piston ünitesi ısıtılmayan bu makinalarda ergitilmiş metalin enjeksiyon sistemini sıcaklık etkisinden korumak amacıyla silindir ve piston içerisine soğutucu kanallar açılmıştır. Kalıplama işleminin ardından, açılan kanallar sayesinde silindir-piston ünitesi soğutularak özelliğinin bozulmaması sağlanır. Bu preste ergitilmiş metalin silindir içerisine aktarılışında uygulanacak ilave ve besleme sisteminin yerleşiminin zor olması, kalıplama zamanının fazlalığı, ısı kaybını önlemek için metalin ergime sıcaklığından fazla ısıtılması gibi zararlı yönleri olmaktadır.

b-) Düşey soğuk kamaralı döküm makinası;

Basma işlemi düşey bir kamarada yapılmaktadır, alttaki piston ergimiş metal kamaraya dolarken, kalıp giriş deliğini kapayacak konumdadır. Metal beslendikten sonra üst piston aşağı doğru hareket ettirilerek, önce ergimiş metal iki piston arasında sıkıştırılır ve bu esnada alt piston üst piston basıncının etkisi ile aşağı doğru hareket ederek kalıp giriş deliğini açar. Ergimiş metal bu girişten hızla kalıp boşluğuna basılır ve dökümün tamamlanması için bir süre basınç tatbik edilir. Katılaşma bittikten sonra üst ve alt piston yukarıya doğru hareket ettirilerek metal artığı dışarı atılır. Kalıp yarımı açılarak parça çıkarılır. En önemli avantajları piston hareket ettirildiğinde ergimiş metal sıkı bir kitle halinde hareket ederek dökülen parçada hava boşluklarının oluşumu da minimum olur. Düşey makinalar genellikle merkezden beslemenin en iyi olduğu veya daha etkin olduğu durumlarda tercih edilir. Örneğin; merkez kısmının et kalınlığı fazla ve merkezden uzaklaştıkça kenarlara doğru et kalınlıkları azalan tekerlek v. b. parça dökümlerinde kullanımı avantajlıdır.

Basınçlı Döküm Kalıpları

Kaliteli bir üretim yapılabilmesi için basınçlı döküm parçalarının iyi bir konstrüksiyonu olması gerekmektedir. Konstrüksiyonun yapılmasında bazı noktaların üzerinde durulması gerekmektedir. Bu önemli noktaları şöyle sıralayabiliriz. Parçaların şekillendirilmiş kısımları mümkün olduğu kadar doğrusal olmalıdır, Sivri uçlardan kaçınılmalıdır, 1, 5 mm den 4mm ye kadar aynı kalınlıkta bir cidar kalınlığı sağlanmalıdır, Parçalarda lüzumlu koniklik miktarı 1° den aşağı olmamalıdır, Muhtelif yerlere konacak boşluk, delik ve cep gibi yerlere konacak maçalardaki koniklik 1, 5° 'nin altında olmamalıdır, Parçada vida dişleri hususi hallerde dökülür, gerekli dişlere ait maçalardan istifade edilir, döküldükten sonra maçalar yerlerinden döndürülmek suretiyle çıkarılır. Basınçlı döküm parçalarının konstrüksiyonlarında en iyi tasarım elde edilinceye kadar gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

Basınçlı Döküm Kalıpları Konstrüksiyonu;

Basınçlı döküm kalıpları, her biri dökülecek parçanın geometrisine göre işlenmiş iki kalıp yarımından meydana gelir. Makinaya monte edilen bu kalıp bloklarından biri sabit (hareketsiz) kalıp yarımı, diğeri hareketli (enjektör) kalıp yarımı olacak şekilde düzenlenirler. Ergimiş metal kalıp boşluğuna, sabit kalıp yarımında bulunan beslemem memesi vasıtasıyla akar. Hareketli kalıp yarımında ise dökülen parçanın şekline bağlı olacak yolluklar veya kanallar vardır.

Dişi kalıplar ve maçalar;

Dişi kalıplar istenilen biçimde doğrudan doğruya kalıbın ayırma çizgisinden itibaren itici kısmına ve sabit tarafına işlenir. Dişi kalıplar aynı zamanda ayrı çelik bloklardan işlenerek kalıp takımlarının iki yarısındaki yuvalarına yerleştirilmek suretiyle kullanılır. Kalıp takımına yerleştirilen dişi kalıp, kalıplanacak parçanın biçimine göre yapılır. Kalıbın iki parçasının üst yüzeyleri ayırma çizgisinde birbirine oturur. Maçalar iş parçası üzerindeki delik, oluk ve iç girintileri yapmak için kullanılır. Bunlara örnek Şekil 6'da gösterilmiştir. Bazı maçaların amacı, parçanın cidar kalınlıklarını eşit yapmak ve metal tasarrufunu sağlamaktır.

İticiler;

Basınçlı döküm kalıp konstrüksiyonun da en önemli öğelerden biri parçayı kalıp içindeki şekillendikten sonra çıkarılabilecek sistemin ortaya konmasıdır. Parçaların çıkarılmasında genellikle itici pimler kullanılır. İtici pimlerin, ölçüleri, uygulamaya göre 3 mm den 25 mm çapa kadar değişir. En çok kullanılan pim çapları 6-8 ve 10 mm dır. İtici pimlerin yüzeyleri aşınmaya karşı çok sert nitrüre edilmiştir.

Girişler ve dağıtıcılar;

Dağıtıcılar yolluk burcundan giren ergiyik alaşımın, basınçlı döküm kalıbına ayırma yüzeyinden dişi kalıbın içine dolmasını sağlayan geçiş kanallarıdır . Basınçlı döküm kalıplarında dağıtıcılar genellikle kalıp iticisi bulunan kısma açılır. Derinlikleri 4, 5 mm den 8 mm ye kadar değişir. Genişlikleri ise iş parçasının ağırlığına ve dış biçimine göre tayin edilirler. Basınçlı döküm kalıplarında girişlerin yani dağıtıcı memelerinin geniş aralıklı tiplerinde ölçü 1, 25 mm üzerindedir. İnce aralıklar ise 0, 625 mm civarındadır. Çok büyük parçaların meme aralığı 2, 25 mm veya daha fazla aralıkla yapılır . İnce girişlerle iyi yüzey kalitesi elde edilir, artık kısımların ve yüzeyin düzeltilmesi kolay olur, fakat yoğun bir döküm yapılamaz. Büyük girişlerle daha yoğun ve kusursuz bir döküm yapılır. Fakat artık kısımların kırılması ve yüzeyin düzeltilmesi daha güç olur. Girişlerin büyüklüğü ve biçimi ergiyik alaşımın buhar gibi püskürmeden bir akım sağlayacak şekilde olmalıdır.

Tahliye kanalları;

Basınçlı döküm kalıplarda hava tahliyesi şarttır. Tahliye kanalları kalıbın ayırma çizgisi üzerine işlenir. Tahliye kanalı genellikle ergiyik alaşımın havayı sıkıştıracağı yerde veya girişin karşıt tarafına açılır. Bazı tahliye kanalları kızakların etrafına hareketli maçaların ve iticilerin üzerine açılır.

Taşma kanalları;

Taşma kanalları, basınçlı döküm yapmada önemli rol oynayan tahliye sisteminin bir parçasıdır. Doldurulması güç olan dişi kalıpların çukurlarına ergimiş alaşımın akmasını kolaylaştırır.

Basınçlı döküm kalıplarında soğutma;

Basınçlı döküm makinaları her ne kadar belirli zaman aralığında daha önceden tespit edilen sayıda parça dökümü için ayarlanmış ve kalıp ısınmaları göz önüne alınmışsa da, kalıpların bazı kısımları diğer taraflarına nazaran daha fazla sıcaklık çeker. Bu kısımlar soğutma suyu kullanılarak istenilen sıcaklığa düşürülür. Soğutmayı gerektiren bölgelere su, kalıp bloğuna delinen delikler veya açılan kanallarla iletilir. Delinen su deliklerinin kalıp yüzeyine 20 mm den yakın olmaması tavsiye edilir. Bununla beraber sakıncası olmayan hallerde kanallar, maça yahut boşluk yüzeylerine 6 mm kalıncaya kadar yaklaşabilir. Uygun soğutma sadece imalat kolaylığı için değil aynı zamanda iş parçasının yüzey kalitesinin iyi olmasına ve kalıp ömrünün artmasına yardımcı olur.

Kalıp yapımında kullanılan malzemeler; Basınçlı döküm kalıplarında yüksek sıcaklık, basınç gibi etmenlerden dolayı kalıpta; Isıl yorulma, Çatlama-kırılma, Korozyon- Erozyon, Çökme gibi sorunlar meydana gelebilir. Bu sorunları en aza indirebilmek için kalıp çeliklerinde olması gereken başlıca özellikler; 1-Yapısal sağlamlık ve homojenlik, 2-Kolay işlene bilme özelliği, 3-Sıcak çalışmada ısısal arızalara karşı yüksek dayanımı, 4-Çalışma anında deformasyonu önleyecek yeterlikte sertlik ve mukavemet, 5-Moleküler çatlamayı önleyecek yeteri sağlamlık, 6-Dökülen alaşımın aşındırıcı ve silici etkisine karşı yüksek dayanımı, 7-Yüksek ısı iletkenliği, 8-Çok küçük ısısal genleşme katsayısı, 9-Isı işleminde ölçüsel stabilize olmamalıdır.

3- SONUÇ VE İRDELEME

Sonuç olaraktan teknolojik üretim yöntemi olan basınçlı döküm yönteminin avantajlarını ve dezavantajlarını şu şekilde sıraya biliriz.

Avantajları;

Metal kalıba kıyasla çok daha karmaşık şekilli parçaların dökümü mümkündür, Kalıplar basınç altında doldurulduğundan, diğer döküm yöntemlerine kıyasla, daha ince cidarlı, "uzunluk/kalınlık" oranı daha yüksek ve boyutsal hassasiyeti daha fazla olan parçalar üretilebilir, Özellikle birden fazla boşluk ihtiva eden kalıplar kullanıldığında üretim hızı diğer yöntemlerden çok daha fazladır, Dökülen parça boyutlarında bir değişim olmaksızın aynı kalıptan binlerce parça üretilebilir, Daha ince kesitlerin dökülebilmesi, metal maliyetini azaltıcı bir husus olmaktadır, Basınçlı döküm ürünleri genellikle çok az bir yüzey bitirme işlemi gerektirirler, Bazı alaşımlar (örneğin Al esaslılar) basınçlı döküm yöntemi ile üretildiklerinde, diğer döküm yöntemlerine nazaran çok daha yüksek mekanik özellikler gösterirler.

Dezavantajları;

Döküm boyutları sınırlıdır, döküm ağırlığı ender olarak 23 kg'ı aşar ve genellikle 4-5 kg. civarındadır, Kalıp dizaynında dökülecek parçanın dolayısıyla yolluklarının ve hava kaçış yollarının yapımı ve yerinin seçimi büyük önem taşır; zira bu faktörlere bağlı olarak kalıp içerisine hava sıkışması söz konusu olabilir ve hap solan havada gaz boşluklarına neden olabilir, Komple bir basınçlı döküm makinası (ana pres, yardımcı cihazlar ve kalıplar) oldukça pahalıdır. Bu nedenle yöntemin ekonomik bir değer ifade edebilmesi ancak çok sayıda parça üretimi ile mümkündür, Birkaç istisna dışında, ergime sıcaklıkları bakır esaslı alaşımların ergime sıcaklıklarından daha yüksek olan alaşımlar basınçlı döküm yöntemiyle üretilemezler.

Erkan Kahraman
Yrd. Doç. Dr. Çetin Karataş
Gazi Üniv. Teknik Eğitim Fak.
Makina Böl.

KAYNAKLAR

1- ERİŞKİN, YAKUP, Hacim Kalıpçılığı, Ankara, Yüksek Teknik Öğretmen Okulu yayınları, Mart. 1980
2- N.ÇAVUŞOĞLU, ERGİN, Basınçlı Döküm Teknolojisi I, stanbul Teknik Üniversitesi Matbaası, Gümüş suyu, 1981
3- DOEHLER, H . H ., Çeviren: BAYVAS, M . ŞEVKİ, Basınçlı Döküm, Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu Matbaası, Ankara, 1974.
4- ÇİĞDEMOĞLU, MACİT, Basınçlı Döküm Cilt 1,
Makina Mühendisleri Odası, Ankara, 1972.
5- ÇAPAN, ONUR, Basınçlı Döküm Kalıpları, Araştırma
6- UZUN, ., -ERİŞKİN, Y., 1982, Hacim Kalıpçılığı, Milli Eğitim Basım Evi, İstanbul 1984.
7- ERDEM, . HAKKI, 1964, Basınçlı Döküm Kalıpları, Mühendis ve
Makina, Şubat, Cilt-7, Sayı79, Sayfa20
8- J . KLUZ, Çeviren: GIYASETTİN, ERCİ, Plastik ve Metal Döküm Kalıpları, Milli Eğitim Bakanlığı Etüd. ve Programlama Dairesi Yayınları No . 72.
9- HATMAN, AZİZ, 1997, Sıcak İş Kalıplarında Ömür Artırıcı Önlemler, Metal
Makina Dergisi, Ay-Ekim, Yıl-1997

14 Eylül 2007 Cuma

Zamak ile Üretilebilecek Mamüller

Beyaz Eşya Parça Ürünleri


Hortum Girişi Kör Tapa Enjektör Rekor Yüksük


Mobilya Aksesuarları


Bağlantı Elemanları

Askı Elemanları




Vida


Tıbbi Malzeme Üretimi

Tıbbi, Sağlık Gereç Yedek Parçaları

Savunma Sanayi

Savunma Sanayi Yedek Parçaları

Otomotiv Sektörü

Otomotiv LPG Mikserleri Otomotiv LPG Regülatörleri LPG Otomotiv Yedek Parçaları

Dolum Tabancaları