20 Eylül 2007 Perşembe

Gümrük Birliği Sonrası Türkiye’nin Batı Avrupa’ya Olan İhracatının Sektörel Analizi

Gümrük Birliği (GB), tarafların birbirlerine uyguladıkları vergileri ile eş etkili vergileri, karşılıklı ticaretin önündeki tüm engel ve kısıtlamaları kaldırmaları ve üçüncü ülke mallarına ortak gümrük vergisi uygulamaları anlamına gelmektedir. 1963’te imzalanan Ankara Anlaşması ile Türkiye-Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkinin, “Hazırlık-Geçiş ve Son Dönem” olmak üzere üç dönemde gelişmesi öngörülmüştür. Üçüncü dönem, Avrupa Topluluğu-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin 1/95 sayılı kararı olan Gümrük Birliği ile başlamıştır. Ancak Gümrük Birliği, sadece sanayi malları ve işlenmiş tarım ürünleri ile ilgili ticareti kapsarken, mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu tarım ve hizmetleri kapsam dışı bırakmıştır.
Ayrıca 2001 yılı sonuna kadar Türkiye’nin AB’nin üçüncü ülkelerle (EFTA, İsrail, Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Fas) yaptığı tercihli ticaret anlaşmalarını da kabul etmesi öngörülmüştür. Gümrük Birliği Türkiye için AB’ye tam üyelik açısından önemli bir adım olarak görülmüştür.Türkiye’nin ihracatının sektörel anlamda detaylı olarak yapısal değişimini inceleyen çalışma sayısı sınırlıdır. Yükseler ve Türkan (2006) çalışmalarında tarım, madencilik ve imalat sanayi ürünleri ihracatı sınıflaması altında, Türkiye ihracatının sektörel analizini yapmışlardır. 1996’dan 2005’e toplam ihracat içinde tarım ürünlerinin payı azalırken, imalat sanayi ürünlerinin payı artış göstermiştir.

İmalat sanayi içinde yatırım ve ara malı üreten sektörlerin payında artış olurken (özellikle elektrikli-elektriksiz makine ve cihazlar, motorlu kara taşıtları, haberleşme cihazları-radyo ve

TV), tüketim malları üreten sektörlerin (giyim eşyası, tekstil ürünleri ve gıda-içecek ürünleri) payında gerileme meydana gelmiştir.

Utkulu ve Seymen (2004) çalışmalarında, 1990-2003 dönemini ele alarak, Türkiye’nin “giysi ve giysi aksesuarları” ile “sebze ve meyve” sektörlerinde en fazla rekabet gücüne sahip olduğu, ancak zaman içinde bu sektörlerin de rekabet güçlerinin azaldığını belirtmektedirler. İlk sektör, dünya piyasalarında rekabet gücünü artırırken GB nedeniyle AB piyasasındaki rekabet gücünü kaybetmektedir. “Sebze ve meyve” sektöründe ise GB’den ziyade sanayileşme politikaları nedeniyle hem dünyada hem de AB piyasalarında rekabet gücü azalmaktadır.
Lall (2000) çalışmasında, Gümrük Birliği sonrası Türkiye’nin özellikle imalat sanayi ihracatının yapısındaki çeşitliliğe ve artışa dikkat çekmektedir. Ancak nispeten yüksek ücretleri ve düşük teknolojiye dayalı ürünleri yanında AB’nin de yakında diğer üçüncü ülkelere karşı ticaret engellerini kısmen ya da tamamen kaldırması sonucu, Türkiye AB içindeki rekabetçi gücünü kaybedecektir. Düşük teknolojiye dayalı ürünlerde (tekstil, giyim, ayakkabı, diğer deri ürünleri,oyuncak, basit metal ve plastik ürünler, mobilya ve cam eşya) rekabet daha çok fiyattan kaynaklanmaktadır. 1996 yılı itibariyle Türkiye’nin imalat sanayi ihracatının %64’ü düşük teknoloji, %18’i kaynağa dayalı, %12.8’i orta teknoloji ve %5.7’si yüksek teknolojiye dayalı ürünlerden oluşmaktadır. 1996’da imalat sanayinin ihracatında ileri teknoloji ürünlerin payı Singapur’da %65.4, Malezya’da %60.4, Tayvan’da ise %41 iken Çin’de %21’dir (Lall, 2000;15).Türkiye’nin ihracat yapısı teknolojik olarak zayıf olduğu kadar durağandır. 1985’den 1996’ya teknolojik yapı çok değişmemiştir. Türkiye’nin ihracatının yapısında ciddi problem vardır ve küreselleşen dünyada rekabetçi gücünü kaybedecektir.

ANALİZ SONUÇLARI

  • Piyasa Payı (MS) :MiTR/Mi (Türkiye’den Batı Avrupa’ya yapılan i. Malın ihracatı/Batı Avrupa’da i. malın toplam ithalatı)
  • İhracat Yüzdesi (PE): MiTr/MTR (Türkiye’den Batı Avrupa’ya i. Malın ihracatı/Türkiye’den Batı Avrupa’ya toplam ihracat)
  • Karşılaştırmalı Üstünlük (SP) : (MiTR/Mi)/(MTR/M) ( i. mal için Türkiye’nin AB’deki piyasa payı/Türkiye’nin toplam piyasa payı)
  • İthalat Yüzdesi (PI) : Mi/M (Batı Avrupa’da i. Malın ithalatı/Batı Avrupapiyasasında toplam ithalat)


Türkiye’nin ihracatı açısından önemli bir piyasa olan Avrupa piyasasında tekstil, giyim ve deri ürünlerinde Türkiye Çin’in rekabeti ile karşı karşıyadır.Tekstilden diğer hazır eşya ve takımlar (SITC 658) grubunda Türkiye’nin göstergeleri olumludur ve Çin’den sonra Batı Avrupa piyasasına ihracat yapan ikinci ülkedir.


Düşen alt sektörler arasında ilk sırayı “mendil, şal, kravat, papyon, boyunbağı, eldiven, çorap vb. aksesuar” (SITC 847) mal grubu almaktadır. Bu sektörün Türkiye ihracatı içindeki ve Avrupa piyasasındaki payı artmış olmasına rağmen uzmanlaşma derecesi ve Avrupa’nın bu mala yönelik ithalat oranı düşmüştür. Batı Avrupa piyasasında bu ürün grubunda ihracat yapan ilk üç ülke, İtalya, Çin ve Türkiye’dir. İkinci sırada bulunan 845 kodlu alt sektörün ihracatımız içindeki payı ve uzmanlaşma derecesi bakımından ciddi düşüş yaşanmıştır. Bu sektörde Batı Avrupa’ya ihracat yapan ilk üç ülke 1995-2002 döneminde Çin, İtalya ve Türkiye şeklindedir. İhracatımız içinde önemli bir paya sahip olan ve düşen sektörler arasında yer alan 843 kodlu mal grubunun Avrupa ithalatı içindeki payı düşmüştür. Bu alt sektörde Avrupa piyasasına ihracat yapan ilk üç ülke sırasıyla, Çin, Türkiye ve İtalya’dır.

Gümrük Birliği sonrası dönemi yansıtan 1996-2002 döneminde Türkiye’nin Batı Avrupa’ya yaptığı ihracat içinde ilk sırayı alan ürün gruplarının sıralaması değişmekle birlikte yapısal bir değişme gözlenmemektedir. Bu dönemde yükselen ilk üç alt sektör, “örme iç giyim eşyası” (SITC 846), “tekstilden diğer hazır eşya ve takımlar” (SITC 658) ve “televizyon alıcıları” (SITC 761)’dır. Bu alt sektörlerin Batı Avrupa’ya olan ihracatları, piyasa payları ve uzmanlaşma dereceleri (SITC 846 hariç) artmıştır. Bu artışta Batı Avrupa’nın toplam ithalatı içinde bu mal gruplarının payının artması etkili olmuştur. Diğer yandan Türkiye’nin ihracatı içinde düşen ilk üç alt sektör, “mendil, şal, kravat, papyon, boyunbağı, eldiven, çorap vb. aksesuar” (SITC 847), “örme giyim eşyası” (SITC 845) ve “kireç, çimento ve imal edilmemiş diğer inşaat malzemeleri” (SITC 661)’dir. Batı Avrupa’nın toplam ithalatı içinde, bu mal gruplarının payları düşme göstermiştir. Gümrük Birliği öncesi döneme göre, 1996-2002 döneminde Batı Avrupa’ya yapılan ihracat içinde dinamik malların payı düşerken, piyasa payı kayıpları ve durağan mallar yüzdesinde artış gözlenmektedir. Çin, Türkiye’nin Batı Avrupa’ya ihraç ettiği önemli ürünlerde rakip bir ülkedir. Son yıllarda Çin’in artan iç piyasası ve uygun üretim imkanları nedeniyle Çin ve Avrupa arasındaki ekonomik bağlantıda artış görülmekte ve Avrupalı müteşebbisler faaliyetlerini Çin’e doğru geliştirmektedirler. Çin, dünyada yabancı sermayenin en fazla rağbet ettiği önemli imalat sanayi merkezlerinden biri haline gelmektedir. Çin, teknoloji ve bilgi transferinde en önemli mekanizma olan yabancı sermayeyi çekmede çok başarılı olmuştur ve bu nedenle son yıllarda ekonomik gelişmede çok iyi performans göstermektedir. 1995’e kadar kaynak-yoğun, düşük teknoloji ve emek yoğun ürünler önemli ihraç ürünleri iken, 1990’lı yılların ortasından sonra Çin’in ihraç malları yapısı önemli derecede değişmiş, orta-teknoloji ve daha fazla sermaye yoğun ürünlerin ihracat içindeki payları artış göstermiştir ((European commission, 2004: 239-249) Gümrük Birliği sonrası Türkiye’ye önemli ölçüde yabancı sermaye girmesi beklenmiştir. Ancak Türkiye’deki politik ve ekonomik istikrarsızlık, bürokrasi, yolsuzluk ve eksik rekabet gibi nedenlerle bu gerçekleşmemiştir.

Türkiye, AB’nin üçüncü ülkelere uyguladığı engelleri kısmen ya da tamamen kaldırması ile birlikte GB’nin serbest giriş avantajını kısa sürede kaybedecektir. Dolayısıyla da ihracatın ekonomik büyümedeki itici gücü azalacaktır. Türkiye’ye kıyasla düşük ücretlere sahip Asya ve Doğu Avrupa ülkeleri karşısında tekstildeki avantajını kaybetmesi söz konusudur. Diğer taraftan, GSMH, istihdam ve ihracatımız içinde önemli bir yer işgal eden tarım sektörü, GB sonrası dönemde durağan hale gelmiştir. Gerek sanayide gerekse tarım sektöründe rekabetin ve dinamizmin azalması, büyümeyi olumsuz etkilerken dışa bağımlılığı da artırmaktadır. Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak çok ciddi stratejik planlara ve politikalara acil ihtiyacı bulunmaktadır. Bu stratejik hedefler doğrultusunda araştırma ve geliştirmeye ayrılacak payların artırılması, kalifiye işgücünün yetişmesi, bürokrasinin azaltılması, sanayi-üniversite işbirliğinin ve katma değeri yüksek ürünlerin ihracatının artırılması ve çeşitlendirilmesi gerekmektedir.

Kaynak
Ege Akademik Bakış 7(1) 2007: 239–250 Doç.Dr. Emine BİLGİLİ, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, ebilgili@erciyes.edu.tr


Hiç yorum yok: